Yenidoğan Çetesi: İnsanlık Doğarken Ölüyor!


Ramazan ERDEM
raerdem@yahoo.com
___

Bebeklerin sağlık profesyonelleri tarafından “güle oynaya” ve “şakalaşarak,” adeta bir makinenin fişini çeker gibi öldürülmesi, kamuoyunda büyük bir infial yarattı. Henüz olayın tam olarak ne olduğu ve nasıl gerçekleştiğine dair net bilgiler olmasa da, yansıyan detaylar bu olayın ardındaki motivasyonların piyasa ekonomisinin her alanda karşımıza çıkan yüzüyle bağlantılı olabileceğini düşündürüyor. Eleştirel bir yaklaşımla sağlık hizmetlerinin piyasa mantığıyla nasıl işlediğini anlatmak için kullandığımız bir söz var: “Yatak varsa hasta da vardır”. Bunu yoğun bakım yatakları için uyarlayabiliriz:  “Yoğun bakım yatağınız varsa, yoğun bakımlık hasta da vardır“. Yani, yoğun bakım hastası, hastane için değerlidir. Hasta bulunmasa bile, sıradan hastalar yoğun bakım hastalarına dönüştürülebilir.

Bu durumun iktisadi açıklaması şöyle: Bir kişi sağlık hizmetine ihtiyaç duyup sağlık sistemine girdiğinde, hangi hizmetleri alacağına ve ne kadar kullanacağına sağlık profesyonelleri karar verir. Bu güç dengesizliği karşısında hasta, “Hayır, bunu değil şunu istiyorum” deme lüksüne sahip olamaz. Sağlık profesyonellerinin bu işi en iyi bildiği varsayılır ve hastaya sadece itaat etmek düşer.

Eğer sağlık profesyonelleri, hastayı iyileştirme ve daha iyi sağlık hizmeti sunma amacıyla hareket ediyorsa, sistem sağlıklı işler. Bu kutsal bir görevdir; insan hayatını kurtarma mücadelesidir. Amaç bireyin ve toplumun genel sağlık statüsünü yükseltmektir. Ancak farklı motivasyonlar devreye girdiğinde, bu süreç “hastalıklı” bir hal alır. Sağlık hizmeti sunma görüntüsünün ardında, asıl amaç daha fazla kazanç elde etmek olur.

Hastaneler ürettikleri hizmet kadar, sağlık profesyonelleri de topladıkları performans puanları kadar ödeme alıyorsa, ahlaki ve vicdani değerler göz ardı edilebilir. Bu durumda, hastaların yaşamı üzerinden para kazanma arzusu ortaya çıkar. Hasta, size para kazandırıyorsa değerlidir; kazandırmıyorsa sistem için işe yaramaz ve elden çıkarılmalıdır.

Sağlık sisteminin tamamen piyasa mantığına göre kurgulandığı, performans ve verimliliğin hasta doluluk oranı, ameliyat sayısı, tetkik sayısı gibi ölçütlerle değerlendirildiği bir yapıda, işler kötü niyetli kişilerin eline geçtiğinde menfaat sağlamak için hastalık ve ölümler bile araçsallaştırılabilir.

Şu anda kamu ve özel sağlık sektörü ayrımı olmaksızın, bu “piyasa” mantığının sağlık sistemimizin ruhuna işlemediğini iddia etmek güçtür. Hekimlerimiz ve sağlık profesyonellerimizle her ne kadar iftihar etsek de, onların da insan olduğunu ve insani zaaflarının olabileceğini unutmamak gerekir. Sistem, bu zaaflara sahip kişilere fırsat verdiğinde, hastaların yaşamı üzerinden gelir elde etme arzusu devreye girer.

Günümüzde, hayatın her alanı tıbbileştirilmiş durumda; hastanede doğuyor, hastanede ölüyoruz. Doğum ile ölüm arasındaki süreçte ise ilaçlara, doktorlara ve hastanelere bağımlı yaşıyoruz. Sağlık hizmetleri, piyasa mantığıyla ele alındığında, sağlığın bir ticaret ürünü haline geldiği, insan sağlığı üzerinden kazanç sağlandığı bir sistem kaçınılmaz oluyor.

Bu bağlamda, gereksiz ameliyatlar, yatışlar ve tahliller gibi etik dışı uygulamalara şaşırmamak gerekir. Denetim elbette önemlidir, ancak asıl yapılması gereken sistemin yapısal sorunlarına çözüm getirilmesidir. Ayrıca, işin ahlaki, insani ve vicdani boyutunun göz ardı edilmemesi gerekir.

21 Ekim 2024


Bu Yazıyı Paylaşın:
Yorumlar (Yorum yapılmamış)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×

Bir Şeyler Ara